Kitabın binlerce insana ulaştığı hayatlarına dokunduğu bir gerçek. Buna bir kitap gözüyle değil de yaşanmışlık gözüyle bakıyorum ve herhangi bir eleştiriyi kendimde hak görmüyorum aslında. Hele ölmüş bir insana ya da ailesine saygısızlık edecek hiç değilim. Yine de söylemek istediğim bir kaç şey var.
Burçak ölümün hiç yakışmadığı bir genç kız. Ama zaten hangi genç kıza ölüm yakışabilir ki? Hayat dolu, cıvıl cıvıl ve güzel. Bir dünya hayalle dolu, dünyayı fethetmeye hazır. Günlüğü okuyacak insanların ondan çok şey öğreneceğine eminim.
Buçak'ın en büyük hayalleri günlüğünün yayımlanması ve Amerika'ya gitmek. Belki bu kitabı göremedi ama Amerika'yı gördü. Ve hayallerinin gerçekleşmesinde belki de en büyük pay hastalığındaydı. Yani hastalığı gerçekten de kişiliğinin bir parçası olmuştu zamanla. Ona derin acılar yaşatan hastalık bir yandan da hayallerinin gerçekleşmesine yol açtı.
Beni etkileyen kısımlar günlüğün kendisi değil de anne babasının eklediği kısımlar oldu aslında. Onların yaşadığı acı, kayıp... Burçak bunları yaşamadı demiyorum sadece günlük bir genç kızın olağan heyecanlarını yansıtıyordu daha çok. Çoğu zaman konuşuyordunuz hatta:'Yapma be kızım.' gibi cümlelerle.
Kitabın yorumlarında Burçak'ın ailesini sorgulayanlar ve anlamaya çalışanlar gördüm. Bir genç kızın çocuk yaştaki bir genç kızın bunca serbestliği, belki de yaşamaması gereken şeyleri yaşamış olması üzmüştür sanırım bazı insanları. Zaten hasta olmadan önceki zamanlarda dahi Burçak ve ailesi bir çok kuralı yıkmış, yaşadığımız ülkenin şartlarından çok daha farklı şekilde yaşayan insanlardı. Dolayısı ile kızlarının hastalığına böyle bir tepki vermelerini mantıklı buluyorum. Ama bu serbestlik, bu istediklerini elde etmedeki kolaylık (tabi ki yaşadığı acıları küçümsemiyorum) daha sonra mutsuzluğuna neden oldu. İyileştiği dönemde İzmir'e dönmek, Amerika'ya gidememek, istediklerini elde edememek onu belki de biraz fazla yıprattı. Sonuç olarak Burçak normal bir genç kızdı, hayallerinin aşkını yaşadı, hayallerinin ülkesini gördü, sevdi, sevildi. Çok ama çok şanslıydı. Hala hatırlanıyor ve uzun zaman da hatırlanacak.
Ben biraz da unutulanlara değinmek istiyorum. Burçak kadar göz önünde olmayan, medyanın daha dışında, uğruna yardım konserleri, kampanyalar düzenlenmeyen diğerlerine. Burçak onun için yapılanları hak etmedi demiyorum tabi ki ancak şu an dahi bu hastalıkla mücadele eden, acı çeken binlerce çocuk için de her zaman, koşullardan ve kim olduklarından bağımsız olarak aynı duyarlılığı göstersek, onları hatırlasak, onlar için çaba harcasak. Bizim de canımızın yanmasını beklemeden. Burçak kadar şanslı olamayan binlercesini de gözlerimiz görse.
Aslında çözüm duyarlı toplum oluşturabilmek. Bu da kaliteli bir eğitim gerektirir.
YanıtlaSilkaliteli eğitim herşeyi çözebilir tabi ama siz neyin çözümü olarak görüyorsunuz?
YanıtlaSilHerşeyin. Yani ben toplumdaki duyarsızlığın ve popülist yaklaşımın cahillikten kaynaklandığını düşünüyorum. Burçak a yardım edilirken onunla aynı kaderi yaşayan yüzlerce kişinin olabileceği nasıl düşünülmez.
SilMesela dönün çevrenize bakın. Bedensel engelli olupta toplum içine çıkamayan onlarca insan göreceksiniz. Çünkü ya onları küçümsüyoruz ya da acıyarak eziyoruz.
Sonra dönüp çevreye bakın. Ya doğayı kirletiyoruz ya da katledilirken seyirci kalıyoruz.
Yolda birbirine sarılan sevgili görünce ayıplıyoruz ama dayak yiyen kadın görünce karı koca arasına girilmez deyip seyrediyoruz.
Saymakla bitmez. Ama bazen distopyaya kitaplarında anlatılan hayata çok yaklaştığımızı düşünüyorum. Bu nedenle elimde yetki olsa 3-70 yaş arası herkesi eğitime sokarım. Hem de zorunlu.
Eğitim konusunda katılmıyor değilim ancak saydıklarınızı eğitimli insanlar da yapıyor. Bunu da göz önünde bulundurmanız gerekir diye düşünüyorum.
Sil:))) doğru söze ne denir
Sil:))) doğru söze ne denir
Sil😁😁
Sil