Dune Serisi - Frank Herbert

 

    Merhabalar. Uzun zamandır yazmadığım, bir nevi kendime ait bir günlük gibi gördüğüm bloğum bana kendisini hatırlattı. Yazmayıp ihmal ettiğim yetmiyormuş gibi eskiden yazdıklarımı da beğenmediğime karar verdim. :) onları silmek istemiyorum, onlar ne kadar büyüdüğümün, geliştiğimin, ilerlediğimin kanıtları. Ama yine de daha iyisini yapabilirim ve yapmalıyım dedim, harika bir kitap serisi ile döndüm. Zaman çarkı serisinden sonra fantastik alanında bu kadar kapsamlı, yetkin bir seri okumamıştım diye düşünüyorum. (Yerdeniz Büyücüsü'nün de hakkını yiyemem tabi.) 

Gör Beni - Akilah Azra Kohen

 

    Yazıma konudan bağımsız bir düşünce ile başlamak istiyorum. Popülarizme karşı bir ön yargı beslemiyorum. Popüler kültürün bazı yazarları, kitapları ya da başka ürünleri abartabildiğinin, amacından saptırabildiğinin farkındayım. Yine de bazı insanlarda olduğu gibi popülarizme kurban gitmiş eserlere ön yargı beslemem, uzak durmam hatta çoğunlukla severim. Sırf popüler ya da sığ diye eleştirme peşinde değilim. Her ürünü amacına göre değerlendirmeye çalışırım. Yazarın Fi-Çi-Pi serisini de okumuş, beğenmiş hatta tavsiye etmiştim. Peki ne oldu da beni bu derece hayal kırıklığına uğrattı? Şunu da belirteyim. Fi-Çi-Pi de de her şey mükemmel değildi. Empoze edilmeye çalışılan bazı fikirler rahatsız edici olsa da genel manası ile kurgu ve çekici karakterlerle görmezden gelinebiliyordu. Ama daha sonra yazarın mesleğimin ünvanını haksız bir şekilde kullanması, bilgisinin olmadığı konularda yaptığı açıklamalar kendisinden soğuttu. Belki yaşadığım hayal kırıklığında bunların da bir miktar etkisi vardır. 

             TAKINTILARLA BAŞA ÇIKMA 

Uzuun zamandır bazı sebeplerden dolayı (tembelliğim) bloğa yazamamıştım ve yazacak bir konu da bulamıyordum açıkçası. Daha sonra  bir yerden başlamak gerektiğine karar verdim ve işte buradayım. Bugün size tanıtacağım kitabın adı: Takıntılarla Başa Çıkma 


Bu ara birçok dizide de işlenmekte olan bu konu muzdarip olanlar için hayat kalitesini oldukça düşüren insanı yaşamaktan soğutan zaman zaman hayatından vazgeçmesine neden olacak kadar ciddi bir konu. Sürekli olarak engelleyemediğiniz düşünceler ve kendinizi alıkoyamadığınız hayatınızı berbat eden tekrarlayan davranışlarınız mı var? Bu davranışlar sizi olduğu kadar çevrenizi de mi rahatsız etmeye başladı? İstediğinizde bu girdaptan çıkamıyor musunuz? 

Talebe - Tara Westover

 

950 kitabı devirdikten sonra artık eskisi gibi zevkle, keyifle neden okuyamıyorum diye hayıflanırken (ki sebepler açık aslında) karşıma Tara Westover çıktı. Hayatımın bu döneminde yılda okuduğum 70-80 kitap arasından yaklaşık 10-15 kadarından ancak keyif alabiliyor, hayranlık besleyebiliyorum. Talebe ise bunların içinde bile öne çıkıyor. 

Tatlı Rüyalar - Alper Canıgüz

Yazarın okuduğum ilk kitabı ile karşınızdayım. Okuduğum tüm kitaplar için bir şeyler yazmaya zamanım yok ancak bu kitap gerçekten yazmaya değerdi. 
Alper Canıgüz'ün psikolog olduğunu öğrenmek benim için ilginç oldu. Kendim de bir gün psikoloğun yanında yazar olarak da anılmak isterim. Ayrıca yazarın zeki olduğunu hissedebiliyorsunuz kitaptan. Bu da hoş bir ayrıntıydı.
Psikoloji dünyasına yapılan göndermelere, bir sınıf dolusu psikoloji öğrencisine (ve o insanlar gerçek, çoğu psikoloji sınıfında görebiliyorsunuz ), anlatılan hasta tiplemelerine, yapılan eleştirilere bayıldım.

İki Entrika Bir Düğün - Nehir Erdem

Bu sefer uzun zamandır okumadığım türde bir kitabın yorumuyla karşınızdayım. Okuduktan sonra ilk yorumum da uzun zamandır okumayarak çok iyi etmiş olduğum. Kitabı pdf olarak okuduğumdan Müptela Yayınlarından çıktığını şimdi fark ediyorum ama daha önce farkına varmış olsam yüksek ihtimalle okumazdım zaten. Diyeceksiniz ki şimdi madem o kadar gömecektin neden okudun. Bir arkadaşımın internetten linkini atıp bana güzel yorumlar almış, komik bir şeye benziyor demesiyle başladım. Başlamışken de zaman kaybı demedim, bitirdim. Bu kitabın 8.4 puan alıp bu kadar iyi yorumlar almasını da şahsıma ve edebiyat dünyasına yapılmış trajikomik bir şaka olarak görüyorum. Bu aralar sürekli kötü kitaplar okuma bedbahtlığımın ise bir an önce son bulmasını diliyorum. 

Pia Mater - Serkan Karaismailoğlu

Pek bir şey yazmadığım bu günlerde bir kitap beni yazmaya zorlanınca seviniyorum. Yaşım ilerledikçe ilginç bulduklarım, etkilendiklerim azalırken her şey gibi kitaplar da sıradanlaşıyor. Bu kitap beni yazmaya zorladı zorlamasına ama iyi olduğu için mi kötü olduğu için mi hep beraber tartışalım istedim. 

Biz - David Nicholls

Bir Gün'ü uzun zaman önce okumuş ve hayranlık duymuştum. Filmi yapılınca bir sadakat duygusuyla onu da izledim, hatta bir kaç kez izledim ancak kitap uyarlamalarının büyük çoğunluğunda olduğu gibi o eksiklik hissini atamadım. Sadece filmi izleyen arkadaşlarım da benim bu hayranlığımı anlamadılar haliyle. Yazarın bütün kitaplarını satın almaya devam etsem de okuma konusunu boş verdim. Duyduğum hayranlıkta bomboş kaldı. Ta ki bu kitaba başlayana kadar. Bu tarz şeyler zevk işi tabi ki. Sitelerde kitabın düşük puanlar aldığını görüyorum ama ben bugün neden bu kitabı bu kadar sevdiğimi anlatmak istiyorum. 
Kitap yirmi beş yıldır birlikte olan bir çiftin dününü, bugününü ve yarınını anlatıyor. O kadar gerçekçi bir aşk hikayesi ki. Gerçekçi aşk hikayeleri çirkin olur genellikle. Aslında aşk diye bir şeyin var olmadığını, sonsuza kadar mutlu yaşadılar masalının beyhudeliğini gözümüze gözümüze sokmak için yazılmışlardır sanki. Bu kitap ise o kadar gerçekçi ve o kadar güzel ki hüzünlenseniz mi gülümseseniz mi bilemiyorsunuz. Hem aşk var diyor, gerçek aşk, saf sevgi, hem de o anlatılanlar gibi değil diyor, ama bir yandan da yine de güzel olabilir diyor. Aile olmak ne demek, kuşak çatışması ne demek en doğal haliyle anlatıyor. Okurken bir hikayede herkesin haklı olabileceğini görüyorsunuz. 

İyi Aile Yoktur - Nihan Kaya

Bu tatlı hanımefendinin kitabı ilk çıktığında bütün arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlardı. "Özge bak sana kitap yazmışlar. Özge bak senin kitap çıkmış."
Uzun süredir tanıdığım çoğu insan benden "İyi aile yoktur. Bütün problemlerimizin anası aile." tarzı cümleleri binlerce kez duymuştur. Yazma dürtüsü hissetmediğim, birazcık zıvanadan çıktığım, kendi problemlerime gömüldüğüm aylardan sonra bu kitabın beni yazmaya zorladığını söylemeliyim. 
Söylemek istediğim şey şu ki bu kitabı okumadan önce de benzer düşüncelere sahiptim. Ve herkes onaylanmaya bayılır. Herkes "Aaa bak ben haklıyım, bak başka insanlar da benim gibi düşünüyor" demek ister. Kitabı sadece ismi için dahi olsa seveceğimi biliyordum. Ki sevdim de, ama her şeyiyle değil. 

Ayrılık Acısı ile Baş Etmek

2018 yılında yapılmış bir Peru filmi karşımızdaki. Öyle muhteşem bir yapım olmasa da hiç film incelemesi yapmama rağmen beni klavyenin başına geçirdi. Ne diyeyim demek ki yazasım varmış. 
Öncelikle bir psikolog olarak iyi ya da kötü okuduğum, izlediğim her şeyden bir şeyler öğreniyorum. Bir gün beni çok iyi bir psikolog yapacak olan şey aldığım dersler değil okuduğum romanlar, izlediğim filmler, tanıdığım insanlar diye düşünüyorum. Ya da umuyorum diyelim. Bu aynı zamanda kendimi tanıma adına da bir yolculuk.

Kuşlar Yasına Gider - Hasan Ali Toptaş

Uzun zamandır niyetlendiğim ve ancak okuyabildiğim kitap. Yazar bir anda ünlenen, sağda solda ismini çok duymaya başladığım ama hakkında da hiç bir şey bilmediğim biriydi. Kitabını okuduktan sonra da dilinin, edebiyatının inanılmaz bir zevk kaynağı olduğunu gördüm. Yazarlık bir ahenk işidir bana göre. Basit, anlaşılır olmak samimi olmak önemli. Ama bir de cümlelerdeki müziği duyabilmek, okurken tadını alabilmek var. Yazar bunu başarmış, kendisini tebrik ediyorum.

Türk Kızının 50 Tonu - Pinkfreud

Kitap 24. yaş günü hediyemdi. Ben 26. yaşımda okudum. Öyle istemediğimden de değil, sürekli göçebe yaşadığımdan, kitaplarımı yanımda taşıyamadığımdan. Sonra bir gün aklıma düştü de çabuk okunur, eğlenirim diye aldım elime. Okudum da bir kaç saatin içinde. Doğruya doğru, hediye olmasa kendi özgür irademle para vereceğim bir yazar değil kendisi. Okumak isteyenlere de pdf tercih etmelerini öneririm. Ya da bir arkadaştan falan almalarını. 

Yerdeniz Serisi - Ursula K. Le Guin

En sevdiğim yazarlardan olan Ursula Le Guin'in başyapıt olduğunu düşündüğüm eserleri. Uzun zamandır fantastik roman girmemiş beynime, iş, güç, ev işleri, kurs arasında nefes aldıran bir çırpıda merakla okuduğum seri. Bir büyücü hikayesi değil, büyüme hikayesi. Anlama hikayesi. Ölümü ve yaşamı, sevgiyi ve ebeveynliği, savaşı ve barışı, sanatı ve büyüyü. 
Fantastik edebiyatın en iyi ve en gerçek ürünlerinden.