Dune Serisi - Frank Herbert

 

    Merhabalar. Uzun zamandır yazmadığım, bir nevi kendime ait bir günlük gibi gördüğüm bloğum bana kendisini hatırlattı. Yazmayıp ihmal ettiğim yetmiyormuş gibi eskiden yazdıklarımı da beğenmediğime karar verdim. :) onları silmek istemiyorum, onlar ne kadar büyüdüğümün, geliştiğimin, ilerlediğimin kanıtları. Ama yine de daha iyisini yapabilirim ve yapmalıyım dedim, harika bir kitap serisi ile döndüm. Zaman çarkı serisinden sonra fantastik alanında bu kadar kapsamlı, yetkin bir seri okumamıştım diye düşünüyorum. (Yerdeniz Büyücüsü'nün de hakkını yiyemem tabi.) 
Serinin son kitabını yeni bitirmiş olsam da ilk kitabının üzerinden uzun zaman geçti. Yıllar önce yazılmış kitapların yayımlanmasının bu kadar uzun zaman alması çok sinir bozucu belirteyim. Yeterince uğraşsam eski basımlarını bulurdum tabi ki ancak İthaki'yi seviyorum ve takımı da bozmak istemedim. Kitapların basımı, kalitesi, tasarımı gerçekten iyiydi. 
Her zamanki gibi içerikten bahsetmek, kitabın tadını kaçırmak istemiyorum ancak nasıl bahsedebilirim zaten onu da bilmiyorum. Seri yaklaşık dört bin yılı ve bir çok farklı karakteri kapsıyor. Gezegenler, imparatorluklar ve tarih serinin içine çok güzel yedirilmiş. Böyle bir dünya yaratmak tabi ki yetenek işi. Bu dünyayı temellendirmek için bir sürü şey anlatmanız gerekiyor. Bu yıla nasıl gelindi, insanlar bu gezegenleri nasıl keşfetti, nasıl yerleşti, içinde bulunulan siyasi ortam ne, gruplar arası dinamikler nasıl... Ortam çok iyi anlatılacak, üzerine karakterler oturtulacak ve bu kadar çok bilgi verirken kurgudan kopulmayacak, sıkıcı olmayacak. Tabi bütün bunlar binlerce sayfa, onlarca kitap da olabilirdi ama yazar ustaca tam kararında altı kitaplık bir seri ile karşımızdaydı. Okuma geçmişi olmayan biri için adapte olmanın zor olabileceğini, zaman zaman durağanlaşabildiğinin de farkındayım. Ancak Dune serisi görece çok bilindik bir seri değil diye düşünüyorum. Okuma alışkanlığı olmayan, kitaplarla içli dışlı olmayan, takip etmeyen birinin zaten karşısına çıkmaz diye düşünüyorum. 
Bu kadar uzun dönemli bir seri olması ve karakterlerin değişmesi bir çok insan gibi benim için de sıkıntılı bir durum aslında. Üstelik özdeşleşip sevebileceğim karakterlerden de bahsetmiyor. Ben duygusal olarak bağ kurup kendimi karakterlerin yerine koymasam da hepsi sağlam temellendirilmiş güçlü insanlar. Hikayenin içine beni çeken şey genel perspektifti. Seri boyunca hep çözülmesi gereken bir bulmaca varmış gibi hissettim. Sanki alınması gereken bir ders vardı da en sonunda yanacaktı ampul. Ama alınması gereken çok ders vardı. Bazen her cümlesi bir dersti hatta. Sağlam bir kişilik üzerine, aşk üzerine, hayatın amacı, türün devamı üzerine, insan olmanın anlamı üzerine, canlılık üzerine, fedakarlık, yapılması gerekeni yapmak, irade üzerine çok şey söylemişti yazar. Bütün bu iyi yanlarının yanında bazı konuları üstünkörü geçilmiş buldum. Koşullandırma yapılması kitabın kurgusu açısından önemli bir yer tutsa da koşullandırmanın mekanizmaları açıklanmamıştı. Aşkın kitapta çok ön planda olmamasını göze sokulmamasını sevsem de biraz daha derinleştirilmeliydi diye düşünüyorum. Evet iki kişi arasındaki aşkı, derinliği görüyorsunuz da insan ne oldu yani diye düşünüyor. Niye? Nasıl? Öylece oldu mu? 
Bazı yerlerde soyutluk beni yordu, onu da belirtmem gerek. İki dost arasında dahi bu kadar imaya, gizliliğe, üstü kapalı anlatımlara, planlara ne gerek vardı diye düşünüyor insan. Kitabın beyni çalıştırmasını sevdim ama herkes mi aynı yani? Bunun bir sınırı yok mu? Bazı karakterler açık, saf hatta belki aptal olamazlar mıydı? 
Bütün bu yazdıklarımla beraber okuyun derim ben. Sabredin, tadına varın, düşünün. Kendinizi, dünyanızı düşünün ve her neye ihtiyacınız varsa kitaptan onu alın. 


4 yorum: