Susan Mallery

Bu tatlı kadını severim. Özgün yönleri var ama klişelerden de kopamıyor. Çekici ve tatlı bir birleşim aslında. Uzun zaman önce Zor Kadın ve Işıldayan isimli kitaplarını okumuş, sevmiş ama devam etmemiştim. Ama her nereden estiyse geçen hafta altı kitabını pdf şeklinde indirip bir hafta içinde okudum. Haliyle bu yazıyı yazmayı gerekli görüyorum. 

Diline değinmek istiyorum öncelikle. Sonuçta bir aşk romanı yazarından bahsediyoruz ve kitapları Pegasus'tan çıkıyor. Akıcı ve sade bir şekilde yazıyor. Üstelik hiç bir şeyi uzatmıyor. Öyle ki bazen insan bu kadar mı yani diye sormak istiyor yazara. Yani şöyle söyleyeyim. Kadın bana bozuk gözlerimle bir haftada altı pdf kitabını telefondan okuttu. Uykusuzluğu saymıyorum bile. Gözlerim durumdan pek mutlu olmasa da ben mutluyum. 

Kadının özgün yönlerine gelecek olursam, ki aslında sevdiğim yönleri desem daha iyi olacak, öncelikle küçük yaşta evliliğe karşı olduğunu görebiliyoruz. Ergenlik çağında aşık olup bir çılgınlık anında evliliğe takmış bütün gençleri itina ile ayırıyor, akıllandırıyor ve gerçeklerle yüzleştiriyor. Bütün kadın karakterler yirmilerinin ortalarını çoktan aşmış, bazılarının başından bir evlilik geçmiş olgun insanlar. Ki en sevdiğim yönlerinden biri bu. Yazarın geçmiş ilişkilerle bir derdi yok. Evlenip boşanmış ya da çocuk sahibi olan insanlar da gayet onun kahramanı olabiliyor. Hiç biri daha önce cinsel ilişki yaşamamış ergenler değiller. Bunu daha gerçekçi buluyorum ve artı olarak güzel bir mesaj da veriyor. Otuzlarında gününü gün etmiş erkek ve çıtır bakire klişesi okuyunca kusmak istiyorum artık. Yazar çocuk konusuna biraz takıntılı. Sürekli herkes hamile kalıyor. Üstelik planlamadan, ciddi bir ilişkileri yokken. Ya da kişilerin gençlik çağında yaptıkları bir hata sonucu sahip oldukları bir çocukları mutlaka oluyor. Çocuk olayını seviyorum aslında ama her kitabında olunca biraz rahatsız edebiliyor. Bir de en kabul edemediğim nokta bu anaç kadınların kendi çocuğunu terk etmiş ya da sorumluluklarını para ile çözmeye çalışmış olmalarını affedebilmesi.

Ben okurken kabul edemedim, affedemedim ya da anlayışla karşılayamadım. Aslında bunun daha gerçekçi olduğunu kabul ediyorum. Aşk romanı da olsa mükemmel erkek ve kadın karakterler de rahatsız edici oluyor ama kendi çocuğunu umursamamış birini kabul edebileceğimi sanmıyorum. Sebep her ne olursa olsun. Yine de özellikle kadın karakterlerin birbirinden farklı olmasını, güçlü, yetenekli kadınlar olsalar da kusurları olmasını sevdim. Gerçi belki Aşkın İki Yüzü'ndeki Skye hariç. Bir insanın sırf babası dedi diye ya da tehdit etti diye biriyle evlenmesini, hem de başkasına aşıkken, aklım almadı doğrusu. Onu biraz ezik ve bağımlı buldum. Ki hele böyle bir baba, sana onca şey yapmışken, paran da varken, kocan ölür ölmez neden onun evine taşınırsın ki? bir de ona hizmet ediyor, görüş dediği insanlarla görüşüyor falan. Bir an kafasını duvara çarpmayı bile düşündüm. 
Klişe yönleri de erkeklerin öküz olması, sürekli bir hamilelik olayına sarması falandı. Ayrıca yazarın aileye, özellikle kız kardeşler arasındaki ilişkiye önem verdiği de çok aşikar. Tabi bu tatlı bir yandan da. 
Kitaplar, 5-6 saatte okunabilecek eğlenceli ve okunmaya değer diye düşünüyorum. Hem de bir süredir elime kitap almakta zorlandığım bir dönemde iyi geldi. Ama kitaplar onlardan ne beklediğinize göre çok iyi ya da çok kötü olarak değerlendirilebilirler. Ne bekleyeceğinizi bilirseniz hoşunuza gideceğini düşünüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder