Bunaltı için değişik fikirler çelişiyor kafamda. Yeraltı edebiyatına alışık insanlar için türünün en iyilerinden sayılmaz ancak yeni başlayanlar için (hem yazarı hem okuyucuyu kastediyorum) gayet iyi. Kitapta sevdiğim şeylerle sevmediğim şeyler neredeyse kafa kafaya diyebilirim.
Adından da anlaşılacağı gibi kitap insanda bir bunaltı yaratıyor. Ama kötü anlamda değil.
Depresif ancak yeraltı edebiyatı zaten çarpıcı depresifliği ve vuruculuğu için okunur. Şahsen yeraltı edebiyatını gerçekçiliği, düşündürüşü ve silkeleyişi için seviyorum. Dolayısı ile bunaltı bunu bir parçası. İsmi kitaba yakışmış.
Dilini çok sevmedim, bilmiyorum neden. Yazar mı tecrübesiz geldi, cümle yapısı mı sıkıntılıydı. Bir hatadan, kusurdan çok hoşlanmama durumu. Bu tarz bir dilin gerçekçiliği körelttiğini düşünüyorum.
Kurgu fazla tesadüfi ve klasikti. Bir yandan insanın gözünü deviresi gelirken bir yandan da sonu itibari ile hoş bir simetri olduğunu düşünüyorum.
Asya'yı sevdim. Sürekli farklılığından dem vursa da hikaye içinde aynı batağa saplanmış binlercesinden pek farklı değildi. Karakterinin özgün yanlarının biraz daha yansıtılmasını tercih ederdim. Kötü adamları daha insan, daha gerçek yapmasını gerçekten beğendim. Asya'nın Zeynep'i tanıyınca onun mutluluğu istemesi, oradan ayrılmasını da çok beğendim. Sonunu bekliyordum. Benim için şaşırtıcı olmadı.
Kitabın ve yazarın daha fazlası için potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Kitap bende üzerinde biraz daha çalışılması gerektiği izlenimi uyandırdı. Sanki daha fazla araştırma yapılmalı, karakterler ve kurgu üzerinde daha fazla çalışılmalıydı. muhteşem olacakken sadece iyi olmakla yetinmiş gibi.
Yeraltı edebiyatından hoşlanan ya da denemek isteyenler için iyi bir seçim olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder