Vakıf Üçlemesi - Isaac Asimov

Tüm zamanların en iyi serisi ödülü almış kitaplar için ne diyebilirsiniz? Benim aklıma hem çok şey geliyor, hem de hiç bir şey gelmiyor. Kusursuz denemez. Öyle bir kitap yazılabileceğini sanmıyorum. Bu kusursuz bir insan olabileceği anlamına gelirdi. Ama kitaplar olması gerektiği gibi, ne bir gram eksik ne bir gram fazla. Seri aslında 7 kitaptan oluşuyor. İnternette okuma sıralaması ile ilgili değişik fikirler mevcut. Ancak ben daha yanda gördüğünüz üçünü okuyabildim. Devamı için de sabırsızlanıyorum.
 

1. Vakıf

2. Vakıf ve İmparatorluk

3. İkinci Vakıf

4. Vakıf’ın Sınırı

5. Vakıf ve Dünya

6. Vakıf Kurulurken

7. Vakıf İleri
Kitaplarda en çok öne çıkan özellik zekice yazılmış olması. Müthiş bir zekayı, mantığı, bilimsel bilgiyi yansıtıyor. Henüz ulaşamadığımız ve belki de asla ulaşamayacağımız bir bilimsel gelişmişliği öyle bir temelle öyle sağlam bir şekilde anlatmış ki en ufak bir mantıksızlık bulamıyorsunuz. Gerçi benim tahminlerim üç kitapta da tuttu ancak zaten önemli olan olayların gizemli olması değildi. Yazar söylemek istediklerini yalın ve çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Ve anlatmak istedikleri kesinlikle önemli şeyler. Bize zorla da olsa göstermek istediği bir şeyler var sanki. Öyle sade ve yalın bir dili var ki bazılarının edebi zevk alamadığını yazdığını gördüm. Ben buna katılmıyorum. Edebi zevk her şeyden önce ritimden gelir. Sözcüklerin içerikle birleşmesindeki ahenkten. Ben bunu yazarda buldum. Edebiyat için illa süslü cümleler gerekmiyor. Önemli olan uyum, ahenk, ritim. Ben bu seriyi başka bir türlü hayal dahi edemem.
Kitaplar hem hayal gücünün ürünü, hem de aslında yaşadığımız dünyanın yansıması sadece. Yazar psikolojiyi, sosyal bilimleri mükemmel bir şekilde kavramış. Umarım bir gün bilimin sadece fizikten ve teknolojiden ibaret olmadığını biz de anlayacağız diye ümit ediyorum. 
Psikolojiye, bilimlere, tarihe, doğan ve ölen imparatorluklara bakışı mükemmel bir mantığın ürünü. Kitaplarda belli karakterler yok. Bir karaktere tam alışmışken arada büyük zaman sıçramaları yaşandığını ve o sevdiğimiz, benimsediğimiz kişilerin çoktan öldüğünü fark ediyoruz. Benim için hoş bir değişiklikti. İlk kez bu tarz bir kitap okumama rağmen yazar akıcılığı kaybetmemeyi başarmış. 
İlk kitapta kadınların yokluğu beni biraz rahatsız etti. Yani koskoca galakside milyarlarca kadının içinde kitapta gelişigüzel bahsedilen bir kadın dahi yoktu. Acaba yazar mantıksal olarak bu gelişmişlik düzeyinde dahi kadınların toplumsal hayatta eşit olamayacaklarını mı öngördü? Yoksa sadece kitapların yazıldığı dönemin ve yazarın erkek olmasının bir etkisi miydi? Bunu bilemem ama yazar ikinci kitapta muhteşem bir kadın karakter olan Bayta ile kendini affettirdi diyebilirim. Orada dahi insanların Bayta'nın erkeklerle eşit gibi davranmasının ne kadar şaşırtıcı bulunduğunu görebiliyorsunuz. Üçüncü kitaptaki Arkadia ise gerçekten sevdiğim bir karakterdi. Yazar kişileri çok yüzeysel yansıtıyor aslında. O kadar psikoloji vurgusuna rağmen kişilerin yansıtılışları sığ. Bunun da kitabın tarzına uygun olduğunu düşünüyorum. Yine de Bayta ve Arkadia'ya ek olarak Hardin'e bayıldığımı söylemeliyim. 
Seriye tüm zamanların en iyi serisi diyemem. Bunu kimse diyemez bence. Çok kişisel bir yorum gibi geliyor bana. Ama beni kesinlikle hayran bıraktı kendisine. Devamını da yakın zamanda edineceğim. Herkese ısrarla tavsiye ediyorum. Sizin yorumlarınızı da görmekten mutluluk duyarım. 

3 yorum:

  1. Neden olmasın. :) Ben iyi günler dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Çok merak ettiğim bir seri, paylaşımı görünce daha da okuma isteğim arttı, teşekkürler. :)

    YanıtlaSil