Yalom henüz iki kitabını okuduğum bir yazar. Bir psikolog olarak kendisini senelerdir tanıyor olmama rağmen ihmal etmiştim. Günübirlik Hayatlar zaten basit düzeyde yazılmıştı ve ben varoluşçu terapi hakkındaki ön yargımı kolay aşamadım. Ancak Bugünü Yaşama Arzusu muhteşemdi. Tam da ihtiyacım olan zamanda çıkıp geldi, yeni bir bakış açısı sundu. Varoluşçu Terapi konusunda hala şüphelerim olsa da grup terapisi konusunda aydınlandım. Yazarın kurgusal metinlerde ve ders kitaplarındaki ustalığının farkına vardım.
Bugünü Yaşama Arzusu katman katman bir kitap. Ölümcül bir kanseri olduğunu öğrenen bir psikoloğun ölümle yüzleşmesi bunlardan sadece birisi. Kendi ölümüyle yüzleşirken bize de yardım etmeyi, yol göstermeyi ihmal etmiyor.
Kitabın en sevdiğim kısmı dört yüz sayfa boyunca tartışılan ve hissettirilen ölümün sonunda geldiği andı. Bütün o hazırlığa rağmen tam da hayatta olduğu gibi ansızın geliverdi. Söylenecek bir şeyler yoktu. Yalın ve net bir anlatım. Hayatta olduğu gibi.
İkinci katmanda Schopenhauer'ın günümüzdeki versiyonu olarak yaşamayı ilke edinmiş olan, eski seks bağımlısı Philip. Gerçekten hayranlık uyandıran bir karakter. Ancak ben daha çok Schopenhauer'ın kendisi ile özdeşim kurdum. Hak verdim. Tüm o huysuzluğu ile sevdim. Ölümü ile acı çektim. Yaşarken bu kadar çekilmez olan bir adama neden böyle bir tepki verdim bilemiyorum. Ama onu anladığımı hissettim.
Grup terapisi seansları muhteşemdi. Öğretici oldu ve bu konuda çalışmam gerektiğini ortaya koydu. Tüm karakterler başlı başına ilginçti ve kitabın güzel bir konusu vardı.
Kitap olay odaklıdan ziyade kişi odaklı olduğundan ve psikoloji temeli olduğundan sıkıcı bulacak insanlar olduğuna eminim. Ama ben her hakikaya değeceğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder