İyi Aile Yoktur - Nihan Kaya

Bu tatlı hanımefendinin kitabı ilk çıktığında bütün arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlardı. "Özge bak sana kitap yazmışlar. Özge bak senin kitap çıkmış."
Uzun süredir tanıdığım çoğu insan benden "İyi aile yoktur. Bütün problemlerimizin anası aile." tarzı cümleleri binlerce kez duymuştur. Yazma dürtüsü hissetmediğim, birazcık zıvanadan çıktığım, kendi problemlerime gömüldüğüm aylardan sonra bu kitabın beni yazmaya zorladığını söylemeliyim. 
Söylemek istediğim şey şu ki bu kitabı okumadan önce de benzer düşüncelere sahiptim. Ve herkes onaylanmaya bayılır. Herkes "Aaa bak ben haklıyım, bak başka insanlar da benim gibi düşünüyor" demek ister. Kitabı sadece ismi için dahi olsa seveceğimi biliyordum. Ki sevdim de, ama her şeyiyle değil. 

Hastalarıma çok sık verdiğim bir örnek vardır. Onlara eğer yedi milyar insan arasından rastgele seçtiğim insanlarla yaşamak zorunda kalsalardı ne hissedeceklerini sorarım. Henüz bunu kabul edebileceğini söyleyen biri ile karşılaşmadım. Peki neden milyonlarca insan arasından genetik paylaşımlara dayalı olarak seçilmiş insanlarla yaşamayı doğal buluyoruz? Neden onları sevmek zorundayız? Neden istediğimizi sevme, nefret etme, öfke duyma, affetmeme özgürlüğüne sahip değiliz? Her zaman şunu da eklerim "Karpuzla da genlerinizin yüzde doksan beşi ortak ama bu sizin için bir şey ifade etmiyor."
Aile mantığının işe yaraması mantıksal açıdan düşünüldüğünde  imkansız. Faydalı olmadığı gibi zarar verici de. Gördüğüm, tanıştığım tüm psikolojik hastalıkların temelinde aile yattığını gördüm. Üstelik kendilerini hasta olarak görmediğim kişisel ilişkilerimde de yaşanılan her mutsuzluğun altında ailenin yattığını gördüm. Ve hep sorguladım. Neden kendimize bunu yapmaya devam ediyoruz? Neden bunları görüyoruz ama sağlıklı bir bakış açısı geliştirmeyi denemiyoruz?
Sorduğum sorulardan bir tanesi de şu olurdu. Eğer kardeşinle/annenle/babanla/herhangi bir akrabanla dışarıda bir ortamda yabancı olarak tanışmış olsaydın onları sever miydin? Ne hissederdin? Tekrar görüşmek ister miydin? Acı olan şu ki evet diyen biri ile karşılaşmadım henüz. (çok sağlıklı ilişkisi olan bir iki kişi tanıyorum ama okyanusta bir damla) Çoğu kişi ebeveynlerine benzemekten korkarak yaşıyor. 
Kitapta en çok sevdiğim şeylerden biri "Kimseyi sevmek, özellikle affetmek, öfke duymamak zorunda değiliz" vurgusu oldu. Toplumun bize empoze etmeye çalıştığı aile yanlış yapmaz, ne yaparlarsa senin iyiliğin için, anne yüreği işte, ebeveyn olunca anlarsın tarzı dayatmalara başkaldırı niteliğinde. Ailelerin çocuklarını farkında olmadan ne kadar istismar ettiğini, saygı kisvesi altında, çocuğa saygısızlık yaparak onu nasıl ezdiğini, ruhunu öldürdüğünü gözler önüne seriyor. 
Kitapta en sevdiğim konu başlıklarından biri de "Bir çocuk bir başkası tarafından istismar edilmişse de aslında ailesi tarafından istismar edilmiştir." Çünkü çocuk doğduğunda yanlışı doğruyu bilmez. Çocuk kendisine yapılanların yanlış olduğunu idrak edemez. Eğer bir çocuğa toplum olarak yetişkinlerin karşısında hep haksız olduğunu, ne olursa olsun cevap vermesi gerektiğini, yetişkinlerin yaptığı davranışlar hakkında sorgulanamayacağını öğretmişsek istismara uğramış bir çocuk nasıl sesini çıkarabilir. Saygı kisvesi altında kendisini öptürmek istemeyen çocuğa "aa olur mu öyle şey, ayıp öpsün amca" deyip beden algısını parçaladıysak, "sofraya önce büyükler oturur, yetişkinler konuşurken karışılmaz" gibi cümlelerle yetişkinlerin her zaman daha önemli olduğunu vurguladıysak nasıl çocuk ses çıkarsın? Çok duyuyorum "Çocuk susar sen susma." Peki soruyor muyuz çocuk neden susar? 
Kitap bir çok farklı konuya değinmiş, harika örnekler var, dili akıcı. Hiç sıkılmadan üç gün içinde bitirdim. Tavsiye ettiğim hastalarım ve arkadaşlarım oldu. Ancak şunu söylemek gerekir ki yazar bir psikolog değil. Kitabın bunu dikkate alınarak okunması gerektiğini düşünüyorum. Ki yazar da zaten kitapta psikologlara ve psikyaristlere bazı eleştirilerde bulunmuş. Ben kendi üzerime alınmadım. Haklı olduğu kısımlar da var muhakkak. Ama zaten her zaman her mesleği iyi yapanlar kadar kötü yapan insanlar da olduğunu söylerim. Ben bazı psikologlar, bazı psikiyatrlar şeklinde yazmış olmasını tercih ederdim. 
Ayrıca yazar Psikanakiz üzerinde çalışmış. Ben bu ekole hiç bir zaman ısınamadım ancak haklılık payı olduğu noktalar tabi ki var. Yine de hayatın ilk beş yılına bu kadar vurgu yapıp gerisini önemsizleştirmeye, kişiliği yetişkinlikte değiştirilemez bir şey olarak görmeye karşıyım. Yazar böyle bir şey yapmamış olsa dahi fazla psikanalitik bulduğum kısımlar oldu. Hiperaktivitesi olan çocuklar ya da eğitim sistemi hakkında söylediklerinin çoğuna katılabilirim ama bu kadar genelleme yapılıp hastane, doktor, ilaç sisteminin değersizleştirilmesine katılmıyorum. Ailelerdeki çocuğu suçlama, hemen ilaç verelim rahatlayalım tavrına karşıyım. Ama tedavi edilmesi gereken çocuklar için de "aa ama bak senin çocuğun özel sadece doktorlar yanlış biliyor" tavrının da zararlı olabileceği kanaatindeyim. Meslek hayatımda çok fazla vaka görmüş biri olarak bu tip konularda genellemeler yapılamaz. Tedavi edilmesi gereken çocuklar gerçekten var. Öğretmen uğraşmak istemiyor, benim çocuğum sadece özel, sadece farklı bir tarzla öğrenmesi lazım tavrı da çocuk için zarar verici olabilir. Aileler çocuklarının bir sorunu olduğunu kabullenmekte zorlanabiliyor. Kitapta anlatılan bencil bakış açısı çocuğu ayrı bir insan değil de kendilerinin bir parçası olarak görmelerine çocuğu sahip oldukları bir eşya olarak görmelerine sebep oluyor. Çocuğun yaşadığı sorunları kabullenmekte yaşadıkları güçlük de müdahalede geç kalınmasına sebep olabiliyor. 
Özetlersem katılmadığım bir kaç yaklaşım olmakla beraber kitabı beğendim. Başkalarına tavsiye ettim ve yazarın bir diğer kitabına da bugün başlayacağım. alice Miller'a ait çok fazla alıntı olması, aynı yazarlardan çok fazla bahsedilmesi akış içinde beni rahatsız etmiş olsa dahi bu değerli yazarın kitaplarını okumaya da karar verdim. Benin için faydalı oldu ve beni bunları yazmaya zorladı. Sizin için de faydalı olacağına inanıyorum. 

4 yorum:

  1. Güzel bir paylaşım olmuş,kaleminize sağlık
    Benim bloguma da göz atmak isterseniz: https://pskcemengin.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. İyi çalışmalar, Yaratıcı Düşünce'' ana fikrini anlatan kısa hikayemi okumak ve değerli yorumlarla katkıda bulunmak üzere sizi blogumda görmek isterim. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Okuduğunuz ve fikrinizi paylaştığınız için teşekkürler. Başlık iddialı olsa da mantığını doğru buluyorum. Cümle bir ailenin iyi olabilmesi için önce iyi olamayacağını kabul etmesi gerekliliği ile devam ediyor. Her aile ister istemez büyük ya da küçük yaralar açıyor ancak iyi olamayacağının ön kabulü ve kaygısı bir aileyi daha iyi yapabilir. :)

    YanıtlaSil