Bu sefer uzun zamandır okumadığım türde bir kitabın yorumuyla karşınızdayım. Okuduktan sonra ilk yorumum da uzun zamandır okumayarak çok iyi etmiş olduğum. Kitabı pdf olarak okuduğumdan Müptela Yayınlarından çıktığını şimdi fark ediyorum ama daha önce farkına varmış olsam yüksek ihtimalle okumazdım zaten. Diyeceksiniz ki şimdi madem o kadar gömecektin neden okudun. Bir arkadaşımın internetten linkini atıp bana güzel yorumlar almış, komik bir şeye benziyor demesiyle başladım. Başlamışken de zaman kaybı demedim, bitirdim. Bu kitabın 8.4 puan alıp bu kadar iyi yorumlar almasını da şahsıma ve edebiyat dünyasına yapılmış trajikomik bir şaka olarak görüyorum. Bu aralar sürekli kötü kitaplar okuma bedbahtlığımın ise bir an önce son bulmasını diliyorum.
Ayrıntılara geçecek olursam; hikayenin klişelerle ve tesadüf üzerine tesadüflerle dolu oluşunu çok eleştirmemeye çalışıyorum. Tamam yazar ayarını kaçırmış ancak bu tür bir kitapta beklenen bir durum. Kız fırına mı gidecek hemen bıçkın delikanlının üzerine yağ dökülür (nasıl olabileceği bilinmemektedir) ve karşılaşırlar. Koca şehirde aynı mağazadan kıyafet almaya gelirler falan. Haberleri olmadan nişanlanırlar. İkisi de durumu biraz garip bulur ama sorgulayıp işin aslını öğrenmedikleri gibi damdan düşer gibi nişanlanmalarına ses çıkarmazlar. Tamam tesadüflere çok takılmamaya çalışıyorum. Ama arkadaşlar bir mahalle resmedilmiş sanırsınız uzayda. Güya eski zaman mahallesi, sevimli mi sevimli. Dünyadan yaşam sorunlarından bir haber. Açlık yok, sorunlar yok, maşallah herkes iyi. İnsanların hayatlarını mahvetme pahasına dedikoducu, çirkef insanlar ama olsun, sevimliler. Anneler "ayol" diyerek konuşuyor (ben hayatımda duymadım böyle bir konuşma tarzı). Damat beyin kuzeni geliyor bir saatte gelin hanımın en iyi arkadaşı oluveriyor. Gelin hanım 3 günde damat beyin ailesi ile yaşamak isteyecek kadar bayılıyor onlara. Aman Allah'ım her şey o kadar mükemmel ki. Bir haftada nişan iki haftada düğün yapılıyor (Ben bir buçuk yıldır evlenmeye çalışıyorum hala borca girmeden nasıl yaparız çözemedik )en fazla orta halli diyebileceğimiz iki aile tarafından. Kimse yok artık demiyor. Yetmiyor, minibüs şoförü bıçkın delikanlı bir kaç yıl geçmeden havuzlu, güvenlikli site içinden ev alıyor. Gerçekten biraz abartı tesadüflere, zorlama klişelere bir şey demeyeyim hadi, gülelim eğlenelim, komik bir hikaye olsun ama bu kadarı da gerçekten fazla. Zamanında Fatih Murat Arsal romanlarına bir sürü sallamış bir insan olarak bu ondan çok çok daha kötü. Belki Annemin Gelini Olur Musun? kadar kötü olmayabilir. Tek söyleyebileceğim bu.
27 yaşında mahalle delikanlısının bakir olup hiç kimseyle öpüşmemiş olup yine bakire kızımıza gerdek gecesi dersi vermesine bir şey demiyorum bile. Cinsiyetçilik, hikayenin içindeki kadın karakterlerin hiç bir özelliklerinin olmayışı, annelerin görünüşte göklere çıkarılışı, sultan sultan diye bahsedilip yalan söylemek, dedikodu yapmak, entrika çevirmek, ev işi yapmak, dizi izlemek dışında hiç bir meziyetlerinin olmayışı, kitapta çalışan, bir işe yarayan hiç bir kadın olmadığı gibi üstüne cam silen erkeğin, pazar torbası taşıyan erkeğin karizmasının çizildiği, bunu yapanın eşinin hamile olması gerektiği bir dünyanın sevimli sevimli anlatılması. Kısacası kitapta sinirimi tepeme çıkaracak çok fazla unsur vardı. Hepsini hatırlamıyorum bile.
Bu tarz kitapları sevdiğim bir yaş döneni benim de oldu. İnsanlara okumayı sevdirmek ve eğlendirmek için böyle kitapların yazılması gerektiğini tabi ki kabul ederim. Ancak korkunç olan şey küçük yaştaki genç kızların okuduğu bu kitapların tacizi, istismarı romantize ederek sevimli göstermesi. Gerçek hayatta minibüs şoförleri bakir falan değil. Üniversite öğrencisi genç kızları kandırıp tecavüz ediyorlar gerçek hayatta. Burada kesinlikle bir mesleği küçümsediğim ya da genelleme yaptığım yok. Ama bir psikolog olarak her gün kaç tane trajedi dinliyorum insanlardan. O kahve köşelerinde anlatılan ne iğrenç hikayeler var. İnsanların birbirine güvenmesinin dünyanın en tehlikeli şeyi olduğu bu devirde böyle hikayelerle kıskançlık, şiddet, dedikodu, entrika, yalan, iki günde aşık olup evlenme gibi şeylerin romantize edilerek genç kızların kafasına sokulmasını korkunç buluyorum. Bu türde yazan yazarlar içinde Selvi Atıcı gibi daha kabul edilebilir bulduğum yazarları tavsiye edebilirim ve bundan sonra kendime Müptela yayınlarını yasaklıyorum. Karar size kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder