Bilenler bilir benim gönlümün kraliçesi Jodi Picoult'tur. Bu değişmedi tabi. Ama Dorothy Koomson'u onunla karşılaştırabilecek kadar sevmiş olmam bemin için ne kadar değerli bir yazar olduğunu anlatmaya yeter.
Yıllar önce bir sitede kitabın yorumunu görmüştüm. Hiç adını duyduğum, karşılaştığım bir yazar değildi. Zamanında 22 dile çevrilmiş falan ama şimdilerde unutulmuş, en azından popülerliğini kaybetmiş. Benim bununla bir derdim yok tabi ama insanlık olarak biraz kıymet bilir olmamızı ümit ederdim.
İçeriğini de okuyunca bayılmış, bunu okumam gerek demiş ama baktığımda "tükendi" yazısı ile karşılaşmıştım. Ama aklıma girdi ya yazar diğer iki kitabını kampanyalı kampanyalı hemen sipariş ettim. Ettim de okumadım. Sonra Kocaeli kitap fuarında bir sahafta görünce En Yakın Arkadaşımın Kızı'nı dünyalar benim oldu tabi.
Yazar beni bol bol ağlattı onu söylemeliyim. Aslında öyle duygusal ağlamaklı şeyler olduğundan değil belki de ben o niyetle başladım kitaba bilmiyorum. Sade, akıcı bir şekilde yazılmıştı ve beni duygusal hissettiren de de bu sadelik ve gerçekçilik oldu. Yetişkin sorunları, sorumlulukları, gerçek hayat, gerçek ilişkiler.
Ha her şey çok mükemmel de değildi. Bazı kısımlarda derinliği tam verememişti diye düşünüyorum. Yani açıklamalar var. En iyi arkadaş olan iki insanın arasını açan bir erkek var hikayede. Zamanla empati kuruluyor falan ama Nate'e ben hak veremedim mesela. Ya da şöyle söyleyeyim yazar onu anlamamı sağlayamadı. Mesela Ryn'ın yerinde olsam nişanlımı bırakırdım ama arkadaşımı değil. Ama aynı fikirde olmasam da Ryn'ı anlayabiliyorum. Yazar çok iyi sağlıyor bunu. Kitapta annelik, babalık, vicdan gibi derin konulara değinilmişti ve bunu çok sevdim ki benim için doğru cevap açık olsa da kahramanımız bu yanıta uzun ve zorlu bir şekilde ulaştı.
Çok muğlak konuşuyorum farkındayım ama özet geçip de tadını kaçırmak istemiyorum gerçekten. Yine de son bir ekleme yapayım. Benim için en hayranlık uyandıran, en çok içimi acıtan karakter Adele idi. Ona ailem dediği insanlar tarafından yapılan haksızlığı kabullenmek çok zor geldi bana. Yaptığı böyle bir hata yüzünden (kaldı ki Tegan'ın doğumuna sebep olduğu için hata denemez bence) en sevdiği insanlar tarafından terk edilmeyi, nefretle karşılanmayı, çocuğunu istirmarcı babası ile bırakmak zorunda kalmayı ve hastane odasında yalnız ölmeyi hak etmemişti. Beni en çok üzen, kabullenmemi zorlaştıran kısımdı muhtemelen.
Sonuç olarak yazar en sevdiklerim arasına girdi ve diğer kitaplarını da bir an önce okuyacağım. Umarım yazdığı her şey bir an önce Türkçe'ye kazandırılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder