Beyaz Kale

Orhan Pamuk'un bir romanı hakkında yorum yazacağımı fark ettiğimde biraz gerildim açıkçası çünkü kendisi hepimizin bildiği gibi Nobel ödüllü bir yazar. Bazı insanlar onun yazdığı alışveriş listesinin bile bir edebi değeri olacağını düşünüyordur muhtemelen. Orhan Pamuk yaklaşık yirmi iki yaşına kadar resim yapmış ve ileride de resim yaparken düşlemiş kendini ancak üç yıl mimarlık okuduktan sonra ne ressam ne de mimar olamayacağını anlayarak okulu bırakmış. Ardından İstanbul Üniversitesine giderek gazetecilik okudu. Benliğini bularak romancı olmaya karar verdi ve yirmi üç yaşından sonra kendisini eve kapatarak roman yazmaya başladı. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları 1982'de yayınlandı ve ilk ödülü olan Orhan Kemal ve Milliyet Roman ödüllerini aldı.


Ardın Sessiz Ev, Beyaz Kale ve daha birçok romanını yayınladı. Neredeyse bütün romanlarıyla bir ödül aldı.
"Doğuda yeni bir yıldız yükseldi, bir Türk yazarı, Orhan Pamuk."
                                                      New York Times Book Review .
"Ustaca kurulmuş paradokslarla örülü hayranlık uyandıran zarif bir post-modern hikaye" Publishers Weekly
Böyle bir sürü övgü alan bir roman Beyaz Kale. Konusu ise 17. yüzyılda esir olarak Osmanlı Hocasına satılan Venedikli bir adamın ağzından yazılmış bir hikaye. Hikaye de Hoca ve Venedikli esir birbirlerine dış görünüş olarak inanılmaz derecede benzeyen kişiler. Hatta Venedikli Hocayı ilk gördüğünde durumu anlamakta güçlük çekse de zamanla hocaya alışıyor.Hoca da bu esirinden batı ilimlerini ve İtalyancayı öğreniyor. Zaman birbirlerini aşağılıyorlar zaman zaman sanki birbirlerinden başka kimseleri yokmuş gibi davranıyorlar. Kimlikleri bile iç içe geçiyor. Ben bir ara aynı kişi olduklarından şüphelendim hatta. Aslında bu kadar benzemeleri birbirlerinin yerine geçmeleri çok klişe gerçi kitabın 1985'te yazıldığını düşünürsek o zamanlar klişe olmayabilir. İç içe geçen bu kimliklerden sonra padişahın onlara aslında kim olduklarını hatırlatmaya çalışması ve sürekli "Ben kimim?" gibi sorular ya da Hoca'nın inanılmaz hırsı ve zekası kitaba ara ara akıcılık sağlasada ben kitabı okurken uyudum. 150 sayfalık kitapta neredeyse her elime alışımda uykuya daldım. Kitabın sakinliği mi yoksa sıkıcılığı mı etkili oldu bilemedim bu duruma. Sonunu çok beğendim kitabın.Gerçekten iyi bir biçimde kurgulanmış.
Osmanlının batı ile mücadelesi, yarışı ayrıca kişinin kendi ile savaşı kitapta güzel bir biçimde tahlil edilmiş bence.
Yine de uzun bir süre postmodern roman okuyamam sanırım. Bu yüzden şu ara distopya okumaya karar verdim. :) kitabı okuyan arkadaşların yorumlarını bekliyorum :)

1 yorum:

  1. Blogunuzu inceledim ve çok beğendim, sizi de bloguma bekliyorum izlemeye alırsanız sevinirim :)

    http://hastaliktakip.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil