Az Biraz Mutlu - Adam Silvera

Kitap hakkında düşüncelerimi toplamakta zorlanıyorum. Belki de Leteo fikrinden çok etkilendiğimden muhteşem miydi vasat mıydı onu bile çıkaramıyorum. Ama muhtemelen her ikisiydi. Kitap az biraz depresif olduğundan başlarda okumakta zorlanıyordum ama ilk yüz sayfadan sonra gerçekten sardı. Tabi sonra işin düşündürücü, muhteşem kısımlarına geldik.
Yani aslında Aaron'un işlemi yaptırmış olmasına şaşırmadım. Konunun güzelliğine ve etkileyiciliğine rağmen anlatımda ne olduğunu bilemediğim bir eksiklik hissediyordum sürekli ama çok da önemsemedim. Her şeye rağmen iyi bir yazar ve çok daha iyi bir karakter okumuş oldum. Aaron zayıf bir karakter. Acılarına (haklı olan acılar bunlar, şımarıklık değil) o kadar gömülmüş durumda ki kendi olmaktan vazgeçmek istiyor. On altı yaşındaki bir çocuk için anlaşılabilir olduğunu düşünüyorum. Kitap psikolojik yönden bakıldığında da sonu itibari ile de gerçekçiydi. Aaron'un işlemi yaptırdığını bilmediğimiz dönemlerde bir saçmalık vardı. Eşcinşelliğin öyle şimdiye kadar heteroseksüeldim, seninle tanışınca her şey değişti tarzı bir durum olamayacağını, geniş çaplı da olsa hiç bir hafıza değişiminin böyle bir şeyi değiştiremeyeceğini biliyordum. Zaten Aaron'un Thomas'ın eşcinselliği hakkında bu kadar kesin konuşmasının da kendisinin yansıması olduğu çok barizdi. İşlem ortaya çıkınca her şey anlam kazandı doğal olarak. Birden fazla kişinin, özellikle kitaptaki yetişkinlerin verdiği bir dizi yanlış kararla mahvolan hayatları okumuş oldum. Aaron her şeyi zor yoldan öğrendi. Ve hak ettiğinden çok daha fazlasını kaybetti. Tabi bu mutlu sonunu aramasına engel olmadı hiç bir zaman.
 Kitabın asıl etkileyici yönü de tam olarak burada başlıyor. Ben olsam ne yapardım sorusunda. Kendiniz olmak hayatınızı ve çevrenizdekileri mahvettiğinde kendiniz olmaktan vazgeçer miydiniz? En azından bu dönemde kimseye böyle bir seçenek sunulmadığı için mutluyum. Yaşanabilecek trajedileri şimdiden görebiliyorum. Yine en karanlığa düştüğümüz anlarda hepimizin hayalidir acılarımızı, trajedilerimizi unutmak. Belki çok daha kontrollü bir şekilde uygulandığında pek çok hayat da kurtarabilirdi böyle bir yöntem. Her ne kadar fikrin çekiciliğine kapılsam da kitapta Eric'in de dediği gibi hile yapmadan önce yardım istemeliyiz. İnsanlık olarak hep sınıfta kaldığımız konulardan biri yardım istemek. Belki de yardım istemekte yardım etmekten bile kötüyüz. Sadece yardım isteyemediklerinden ya da alamadıklarından yok olmuş milyonlarca hayat gözümde canlanıyor şu an. Hayatın Kıyısında'yı okurken de benzer şeyler hissetmiştim. Böyle kitapların yazılmasını umut verici buluyorum. Ve bir gün "aa ergen kitabı o ya, nasıl okuyorsun onu" demek yerine ergenleri, gençleri, kayıp çocukları, insanları daha iyi anlamaya çalışan insanların sayısının artmasını umuyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder