John Green'in altıncı kitabını da okumuş bulunmaktayım. Bu genelde bir yazardan bıkmak için yeterlidir. Ancak ben yazarı takip etmeye ve okumaya devam edeceğimi düşünüyorum.
Yazar bütün kitaplarında belli başlı artık klişe haline gelmiş ögeleri kullansa da insanda sürekli aynı şeyi okuduğu hissi yaratmıyor. Mütemadiyen 17 yaşında bir ergenimiz oluyor. Onun çok kafa dengi en iyi arkadaşı ile bir maceraya atıldığını görüyorsunuz ve asıl olay hiç bir zaman o macera olmuyor.
En sevdiğim yanı asla gerçekleşmeyecek mutlu sonlar vaadinde bulunmaması. Dünya bir peri masalı değil. Yazar bunu çok açık, yalın bir şekilde anlatıyor. Kitap bir yandan çerezlik dediğimiz kolay okunan bir kitap olurken belki de bu sebeple çarpıcı oluyor, düşündürücü oluyor. Ve kendi adıma bir psikolog olarak ergenleri daha iyi anlamamda yardımcı olduğunu düşünüyorum. Özellikle Kaplumbağa Kabuğunda Dünya'da. Bir çok OKB'li hasta görmüş olsam da kitaptaki metaforlar, mücadele sanki daha iyi görmemi sağladı gibi hissettim. OKB'yi kısmen kolay bir hastalık olarak görür anlamaya odaklanmak yerine tedaviyi düşünürdüm. Basit bir şekilde bir çok hastalıktan biri olarak gördüğüm şeyler üzerinde daha çok düşünmem gerektiğini hatırlattığı için yazara ayrıca bir teşekkür etmem gerekir diye düşünüyorum. Aza ve Daisy benim için iki yeni soluk oldu. Tanıştığıma çok memnun olduğum iki yeni insan oldular. Biraz daha anlayış için, yalancı peri masalları anlatmayan ergen kitapları okumak isteyenler için tavsiye ederim. Tadını çıkarın.
Çok güzel bir tanıtım olmuş, teşekkürler.
YanıtlaSilteşekkür ederim. :)
SilJohn Green ve bıkmak kelimesini aynı cümlede görmek istemem ben de bıkamam eserlerinden kaleminize sağlık :))
YanıtlaSilTeşekkürler. :) Allahtan adam sürekli yazıyor.
Sil