Akılalmaz Beyin - Helen Thomson

Uzun zamandır bir kitap okurken bu kadar heyecanlanmamıştım. Heyecanlı, sürükleyici, akıcı ama bir roman değil. Kurgu dışı okumayı severim. Özellikle böyle alanımı ilgilendiren kitapları. Ama hiç birini böyle bir solukta adeta fantastik bir kitap serisinin içindeymiş gibi okumamıştım. Yazarı ilk olarak tebrik etmem gerektiğini hissettiğim nokta bu. 

Yazar kendini bilim muhabiri olarak tanımlamış. Gazeteci olduğunu ifade ediyor. Ancak eğitimi ve tüm çalışmaları düşünülecek olursa muhteşem bir araştırmacı da. Özellikle bu insanları araması, görüşmek için dünyayı dolaşması hayranlık uyandırıcı. 

Genelde ilginç vakaları anlattığını söyleyen kitapları okuduğumda bana çok da ilginç gelmezler. Çoğunu ya üniversitede aldığım eğitimin bir parçası olarak incelemiş olurum ya da çalıştığım bir kaç yılda gördüğüm tuhaflıkların yanında çok da ilginç bulmam. Kitapta tarihsel arka plandaki ünlü vakalardan haberim vardı tabi ki. Ama bu sefer hem alan dışı hem de alan içi okuyucular için ilginç vakaların yazıldığı bir kitap okumuş olmaktan çok mutluyum. 

Kitaptaki bir diğer güzel nokta, makalelerde çokça gördüğümüz üzere kişiler kimliksizleştirilmemiş. İsimleri, yaşları, meslekleri, aileleriyle hikayelerini kendi ağızlarından dinliyoruz. Yaşamları nasıl geçti, çocuklukları nasıldı, bu farklılıklarla nasıl başa çıktılar, nasıl etkilendiler? Bilim adamlarının çoğunlukla görmezden geldiği alanlara değinmiş. Ama sadece kişisel hayatlara bir bakış atıp konuyu havada da bırakmamış. Bilim insanlarına gitmiş, olası bütün açıklamaları, teorileri araştırmaları da bize aktarmış. Yazar, bir gün birinin aklına böyle bir kitap yazmak geldiğinde yazılabilecek en iyi şekilde yazmış. Mükemmel değil tabi. Ama akıcılık, bilimsellik, kişisel hayat öyküsü, hepsini iyi bir denge içinde vermiş ve kitabı uzatmadan bitirmiş. Yazarken kendini de saklamamış. Hislerini, amaçlarını, düşüncelerini aktarmış. Ne diyelim. Bize de keyifle okumak kalmış.