Aslında yazarın daha önce başka kitaplarına yazılar yazdığım için Tatlı Yangın'ı es geçecektim. Diğerleri kadar bayılmadım da sanrım. Biraz da ondan. Ama sonra haksızlık etmemem gerektiğine karar verdim. Yazar hakkında kitabın dili hakkında falan yazmayacağım. Kendimi tekrar etmek istemiyorum. Kitaba o kadar da bayılmamamın sebebi Ellie. Diğerleri kadar masum bir karakteri olmadığından değil. Masumiyet aramadığım gibi klişelerin dışına çıkan kahramanları da seviyorum. Alkolik bir esas kız tam da istediğim şey olabilirdi.
Ama olamadı. İçi boş geldi bana. Zenginliğin mutluluk getirmediğinin farkındayım ve o kadar zengin bir insanın nasıl alkole, uyuşturucuya ve diğer şeylere bulaşabileceğini görebiliyorum. Ancak kendine olan nefreti niyeydi. Tamam bir boşluk hissetmesi normal ancak nefret için geçerli bir sebebi yoktu. Yazar Ellie'nin durumunu sadece şımarıklıktan farklı sebeplere bağlamak istemiş ama onu seven insanlar varken, sadece zenginlik nedeniyle bir insan kendinden neden kendinden nefret etsin? Ben bir psikolog olarak bu durumu çok temellendiremedim. Ellie çok şımarık bir insan değil aslında. Ve yazar biraz derinleştirmeye çalışmış ancak ruhsal durumunu temellendirememiş gibi geldi bana.
Ancak kitabı sevmemin sebebi yazarın esas kız aşık oldu ve mucizevi bir şekilde iyileşti safsatasına pabuç bırakmamış olması. Bir ara meşhurdu bu aşık olup bu aşkla iyileşmek. Tabi bir insanın aşkla meşkle iyileşmeyeceğini en iyi bilenlerden sayıyorum kendimi. Sonuç olarak kitabı Ellie yüzünden sevmeyip yine Ellie yüzünden sevdim. Durumunun ilerleyişi, olgunlaşması ve kendisini sevmeden başkasını sevemeyeceğini fark etmesi, kendi başına kendi için mücadele etmesi, kendi kendini iyileşmek için zorlaması gerçekçi ve de harikaydı. Seriyi sevenlere tavsiye etmeme gerek yok zaten. Ancak biraz trajik, biraz değişik, hoş bir aşk hikayesi diyebilirim diğerleri için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder