Ne desem, nasıl başlasam? Üç buçuk aylık bir maceranın sonuna geldim. Okurken sona odaklanmış olsam da şu an en sevdiğim, gece gündüz birlikte olduğum arkadaşlarımı kaybetmiş gibiyim. Binlerce sayfa, onlarca günden sonra normal tabi.
Yine de insan etkileniyor. On ikinci kitaba başlarken yazarın öldüğünü öğrendiğimde gözlerim doldu. Mantıksız olsa da (Sonuçta adam yıllar önce ölmüş) benim için taze bir üzüntü idi.Dünyanın böyle insanları kaybetmesi her zaman üzücü. Sevdiğin birini kaybetmek gibi değil tabi ama sanki dünya daha eksik gibi geliyor insana.
Her neyse. Bunları yazmaya gelmedim. Ama neyi yazmaya geldiğimden de emin değilim. En son böyle bir hayranlığa çocukken Harry Potter serisini okuduğumda kapılmıştım. O zaman bir insan zihninin karakterlerle kalmayıp böylesine yeni, böylesine büyüleyici, ayrıntılı bir dünya yaratabilmesi, böylesine kapsamlı bir yaratıcılık bende huşu uyandırmıştı. Şimdi yine aynı duyguya kapılıyorum. Aynı yaratıcılık, aynı büyüklük, aynı yetkinlik. Adam bir dünya değil, dünyalar yaratmış, haritalar çizmiş, bu dünyayı tarihi ile birlikte temellendirmiş, her türlü tutarsızlığı yok etmiş. Küçük ve büyük hırslar peşinde koşan insanları, dünya yok olmak üzereyken kendi amaçları peşinde koşanları, fedakarlıkları, bir insanın nasıl değişebileceğini, savaşmayı, her şeyi mükemmel bir şekilde aktarmış. Bütün kültürler, bakış açıları, bütün ittifaklar ve çatışmalar yansıtılmış. Mükemmel bir şekilde gerçekçi bir dünya. Ütopik değil, kötümser değil, içinde yaşadığımız dünyanın yaratıcılıkla harmanlanmış bir yansıması.
Karakterler de öyle kopyala yapıştır yapılmış, birbirinin aynısı, kusursuz, iyi mükemmel tipler değil. Mucizevi bir şekilde sürekli kurtulmuyorlar da bir tehlikelerden. Hepsi birbirinden farklı, hepsi özel, hepsi kusurlu. Öyle ki baş kahramanlardan biri olsa dahi bazılarını sevemiyorsunuz.
Böyle büyük bir yaratıcılığın yanında yazarın bir diğer artısı da anlamlı olması. Yani olay sadece savaş değil, olay sadece macera değil. Aynı zamanda anlamlı bir şey söylüyor. Herkesin kendi keşfetmesi gereken bir şey. Yine gereğinden fazla metaforik ya da felsefik de değil. Sonunda bazıları ölüyor bazıları hayatta kalıyor. Ölenlere üzüldüm ve de kabullenmekte zorlandım. Ama ölmeselerdi de sonunu fazla yavan fazla ütopik bulacaktım. Gerçi sebepleri açıklanmadan bırakılan bazı şeyler beni hala gıcık ediyor. Muhtemelen hepsinin mantıklı açıklamaları var ama spekülasyon üretmek dışında elimden bir şey gelmiyor.
Değinmeden geçemeyeceğim bir konu da kitapların-belki de yazarın demeliyim- kadına bakış açısı. Bütün kadın karakterler bir EFSANE. Esas kahraman bir erkek olsa dahi benim bayıldığım kadınlardı. Üstelik olay sadece kadınların muhteşem olmasıyla kalmıyor. Tüm toplumlarda, yaratılan tüm dünyalarda kadınların yerinin nasıl ayrı, nasıl farklı olduğunu görebiliyorsunuz. Kadın egemen toplumları görüyorsunuz. Kadının olması gereken ama olamadığı yeri görebiliyorsunuz. Okumak hem keyifli hem de hatırlattıkları nedeniyle üzücüydü. Yine de bir erkek tarafından yazılmış böyle kitaplar insanlığa inancımızı yitirdiğimiz bu çağda şükredilmesi gereken özel şeyler. Dünyanın bir Robert Jordan daha görebileceğine dair inancım yok. Böylesine yetenekli insanlar bir bir yok oluyor.
Değinmeden geçemeyeceğim bir konu da kitapların-belki de yazarın demeliyim- kadına bakış açısı. Bütün kadın karakterler bir EFSANE. Esas kahraman bir erkek olsa dahi benim bayıldığım kadınlardı. Üstelik olay sadece kadınların muhteşem olmasıyla kalmıyor. Tüm toplumlarda, yaratılan tüm dünyalarda kadınların yerinin nasıl ayrı, nasıl farklı olduğunu görebiliyorsunuz. Kadın egemen toplumları görüyorsunuz. Kadının olması gereken ama olamadığı yeri görebiliyorsunuz. Okumak hem keyifli hem de hatırlattıkları nedeniyle üzücüydü. Yine de bir erkek tarafından yazılmış böyle kitaplar insanlığa inancımızı yitirdiğimiz bu çağda şükredilmesi gereken özel şeyler. Dünyanın bir Robert Jordan daha görebileceğine dair inancım yok. Böylesine yetenekli insanlar bir bir yok oluyor.
Gelelim yazar değişikliğine. Yazar değişikliği şaşırtıcı bir şekilde kötü olmamış. Yani kitaplardaki farklı havayı hissedebiliyorsunuz ama karakterler aynı karakterler. Yazarın kendisi yazmış olsaydı da farklı bir şey olacağını düşünmüyorum açıkçası. Üstelik son üç kitabın daha enerjik, daha genç, daha kıpır kıpır bir havası vardı bence. Daha iyi demiyorum ama hoş bir farklılık. Benim fikrim okuyan insanların yazar değişikliğinden dolayı fazla hayal kırıklığına uğramayacağı yönünde.
Binlerce sayfalık bir seri dedim. Uzun soluklu bir macera. Aylarca okuyorsunuz. Bazen insan sabırsızlığa kapılıyor. Yazarın dili olması gerektiği gibiydi bence. Ama öyle sürekli bir aksiyon, sürekli bir heyecan dorukta da ilerlemiyor. İnişler var çıkışlar var. O nereden nereye durumunu, gelişimi görmek güzel. Ama yeterince sabırlı olmadığını düşünen insanlar başka kitapları tercih edebilirler. Sonuç olarak üç buçuk aydır bulduğum her dakikayı bu kitapları okumak için harcadım ve bir dakikasından bile pişman değilim. Hayatta söylenebilecek en güzel şey bu sanırım. Okumayı tercih edecek olan herkese de keyifli okumalar diliyorum.
Selam.
YanıtlaSilEşim bu serinini ve yazarın büyük bir hayranı. Kütüphanemizde de bulunuyor ama bir türlü gözüm yiyipte başlayamadım. Sonra ya bıraktığım eserlerden oldu benim için. Bir de Vakıf serisi vardır ona da iyi der eşim.
vakıf serisini bende okumak istiyorum ama kısmet olmadı. :) Bu seriyi okumak kolay diyemem. Sonuçta aylarca sürüyor. Yine de değiyor bence. Başlarda biraz sabrettikten sonra kitaplar devamını kendi getiriyor.
YanıtlaSiledebiyat öğretmeni ve yazar olarak blogunuzu zevkle izledim. Sizi de benim bloumu izlemeye davet ediyorum. Dost selamlar.
YanıtlaSilwww.erhantigli.blogspot.com
kötülğün çirkinliğin üstünü
güzelliklerin altını çizelim
sevgi ve dostluk yolunda
doludizgin at sürelim