Bu aralar yeni yazarlarla tanıştığım, bol bol ilk romanların tadına baktığım bir dönem. Kusursuzlar da ödüllü ilk romanlardan. Üstelik Irish Book Awards'ta yılın kitabı da seçilmiş. Bir de distopya olup Damızlık Kızın Öyküsü (ki mükemmeldir) ile karşılaştırıldığını gördüğümde almadan da okumadan da edemedim. Gerçi değip değmediği tartışılır. Kitaba on üzerinden yedi puan verdim vermesine de biraz iyimser davranmış da olabilirim. Gerçi şu an piyasadaki tüm kalitesiz kitaplar düşünülünce o kadar da kötü değildi diye de düşünmüyor değilim. Çünkü her zaman daha kötüsü mevcut oluyor.
İçeriğe geçmeden önce beni fena halde rahatsız eden imla kuralsızlığından bahsetmek istiyorum. Kitapta ne cümleler ne de özel isimler büyük harfle başlıyordu. Ya da bu kurala arada sırada dikkat edilmişti. Basım hatası olmayacak kadar sık yaşanan bir hata ve mutlaka bir sebebi vardır diye düşünmeme rağmen çok fazla göz yorgunluğuna sebep oldu. Yıllardır alışık olduğum kuralların birden bire yok sayılması hali ile rahatsız ediciydi ki Yabancı Yayınları'nın basım tarzını genelde beğendiğim için şaşırtıcıydı.
Dil olarak akıcıydı. Kolay okunan, bir kaç saatte bitecek tarzda, sade bir dili vardı ki cümleler düzgün kurulduğu sürece çok karşı olduğum bir durum değildir. Aslında çoğu zaman severim de. Beni çok fazla rahatsız etmese de yersiz tekrarlar vardı. Belki ben alışık olduğumdan çok etkilenmedim ama bir çok insan için kitabı sıkıcı kıldığını fark ettim. Hele ki kitapta pek bir olay olmadığı düşünülecek olursa kitabın yüz sayfası rahat atılabilirdi diye düşünüyorum.
Distopya olması ilgi çekici tabi özellikle de bir ilk roman için ama Damızlık Kızın Öyküsü gibi bir klasikle (ve diğer klasiklerle) karşılaştırılmasını doğru bulmadım. Kurgulanan dünya zekice kabul etmek gerekir ancak insan zaman zaman sorguluyor kendisini böyle bir dünyada bu kızlar gerçekten böyle mi davranırdı diye? Bana zaman zaman çok da gerçekçi gelmeyen yönleri vardı. Bu kadar aşağılayıcı ve katı bir düzen kurup yeri gelince de saçma bir şımarıklık ve lüks imkanı vermek çok mantıklı gelmedi. Yine de yazarın bir tutarlılık sağladığını kabul etmek gerek.
Kitaptaki bir diğer sorun da karakterlerin iticiliğinden ve hatta geri zekalılığından kaynaklanan olay eksikliği. İster istemez bu kadar salak ve itici bir baş karakter (ki yine de sonunda üzüldüm) kitabın da itici ve sıkıcı bulunmasına sebep oluyor. Yani tamam böyle bir düzen, dünya , sistem yarattın. Bunu güzel bir şekilde de tasvir ettin, iş burada bitemez. Bu düzenin parçası olmayı reddeden kendine has bir karakteri olan bir kahraman olmalı ki biz onun eleştirisini, mücadelesini okuyabilelim. Kitap boyunca sinsilik eden, özgüvensiz, zayıf bir tipin yanlış kararlar almasını, gittikçe zavallı bir hale gelmesini okumak pek çekici olmuyor haliyle. Çekici olmamasının yanında bekliyorsunuz, bekliyorsunuz bir olay olacak diye olmuyor ama. Üstelik Darwin karakteri, onun zayıflığı ve iticiliği, kitabın bir aşk romanı havasına bürünmesi de her şeyi daha beter hale getiriyor. Yani daha ilginç kendine has bir kahraman tercih etmediyse bile yazarın kitabı İsabel ya da Agyness tarafından anlatılmasını tercih ederdim. Ya da tabi birden fazla kişinin ağzından bölüm bölüm yazılabilirdi. Neyse, artık tavsiyeler için çok geç ve yazara tavsiye verecek konumda da değilim zaten. genel olarak değerlendirdiğimde kötü bir kitap diyemem ancak ortalamaydı. İlginç, değişik yönleri vardı ve yazarın ne kadar verdiği tartışılır olsa da bir mesaj vermeye çalıştığı da gerçek. Piyasa düşünüldüğünde kötü bir kitap denemezse de illa okunulacak şiddetle tavsiye edilecek bir roman olmadığı da aşikar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder