1929 yılında orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Müzisyen olan babasından müzik eğitimi aldı ve ilerleyen yıllarda müzikoloji üzerine çalışmalar yaptı.Üniversite'de edebiyat ve estetik üzerine bir süre eğitim gördükten sonra Film Akademisine geçti. İlk makalelerini burada yazdı fakat bazı nedenlerden dolayı yazılarına ara vermek zorunda kaldı.
Çağımızın en başarılı düşünsel roman yazarı ve varoluşçuların sonuncusu olarak nitelendiren Kundera'nın okuduğum dört kitabını size tanıtmak istiyorum. Öncelikle kitapların gayet sade bir dille ve akıcı bir anlatımla yazıldığını belirtmek istiyorum. Ayrıca olayları pek uzatmamayı tercih eden bir yazar kendisi lafı döndürüp durmuyor. Konular kesinlikle basit değil ancak öyle günlük hayattan bahseder gibi yazıyor ki kitapları siz istemeseniz bile anlıyorsunuz. Ayrıca genellikle ince kitaplar olduğu için yolculuğa çıkacağınız da yanınıza gönül rahatlığı ile alabilirsiniz. Fazla yer kaplamaz ve yarım bırakma gibi bir durum da yaşamak zorunda kalmazsınız diye düşünüyorum.
Prag'da Sovyet ile savaşın başlaması üzerine ülkelerinden göç etmek zorunda kalan İrina ve eşi Paris'e yerleşir. Ancak daha sonra eşini kaybeden İrina kendini giderek yalnız hissetmeye başlar. Yaşadığı şehirde onun duygularını anlayacak insanların olmadığını düşünür. Soğuk savaşın bitimiyle eski ülkesini ziyaret etmeye başlar. Josef ile bu ziyaretleri sırasında karşılaşır. Josef onun için kopamadığı geçmişinden bir sayfadır. Josef de onu gibi eski bir göçmendir. Bu ikisinin yakınlaşmasına bir zemin oluşturur. Kitapta İrina'nın annesiyle olan sorunlarından da bahsedilmektedir. Birçok sorunla boğuşan İrina hatırlamayı başarabilecek midir? Bilmemek romanı kesinlikle yurt özlemini ve döndüğünde hiçbir şeyin aynı olmadığını fark ettiğimiz o yabancılaşma hissini bize çok güzel bir biçimde sunmuş bir roman. Kundera bu romanı kendi kişisel tarihi ile de harmanlayarak yazdığı için midir bilinmez ama göçmen olma durumunu duyguları güzel bir biçimde vurgulayarak anlatmış.
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
belki de Kundera'nın en ünlü romanı. Eğer öyle ise kesinlikle bunu
hak ettiğini söyleyebilirim. Zaten kendisi yayınlanır yayınlanmaz Çağdaş klasikler arasına girmeyi başarmış bir kitap. Kitabın esas kişisi Tomas ile tanışınca ona biraz gıcık olduğumu itiraf etmeliyim. Biraz değil kendisi baya baya sinirlerimi bozmuştu sanırım. Gerçi sonradan alıştım Tomas'a çünkü Kundera onun kişiliği üzerinden bize tepkisizliği ve kararsızlığın erdemli yanlarını sorgulatmayı başarmıştı.Yine arka planda bir Sovyet ve Çekoslavakya savaşını anlatır ancak kitaba bu konuyu hakim kılmaz. Bu kadar olay arasında aşka, cinselliğe ve aldatmaya da değinmiş ve bu konuda da başarıya ulaşmış bir roman. Yine duyguları ve hisleri ön planda tutularak karakterler ile kopmamızı sağlamayı başarmış Kundera. Okuyucuların yorumlarına baktığımda kitabın son kısımlarında işlenen hayvan sevgisini özellikle çok beğendiklerini gördüm. Ağırlık mı Hafiflik mi diyerek kitaba olan yorumuma son noktayı koyayım bende.
Kayıtsızlık Şenliği
Milan Kundera'nın bize tatlı bir süpriz yaparak Bilmemek romanının ardından 2003 yılında Kayıtsızlık Şenliğini yazmıştır. Beş karakterin hikayesini anlatır romanda. Benim en çok aklımda kalan sürekli kayıp annesiyle konuşan Alain oldu. Onun dışında işsiz oyuncu Caliban, mutluluğu kovalayan Ramon, kukla oyunu yazmak isteyen Charles ve narsist D'Ardelo'nun hikayeleri. Bu beş arkadaşın muhabbetleri ve kendi monologlarında hem çok ciddi konulara değinip hem de bunlara bu kadar kayıtsız kalmaları. Bir yandan önemli konuların hafif mizah içinde anlatılması... Kitabı okurken sanki yazardan da karakterler gibi büyük bir kayıtsızlık içinde yazmış gibi hissettim. Yazar biraz kendini tekrar etmiş gibi geldi bazı yerler yine de bir oturuşta bitirebileceğiniz bir kitap. Hatta yazarın okuyacağınız ilk kitabı ise bu tekrar hissini elbette hissetmeyeceksiniz.
Gelelim okuduğum son Milan Kundera kitabına adı Kimlik.
Bir yanlış anlaşılma sonucu başladım bu
kitaba ancak güzel bir yanlış anlaşılma oldu. Okunması gereken bir kitap kendisi. Kundera bu defa Aşk ve Şüphe ilişkisini kaleme almış. Karakterlerimiz CHANTAL kendisi orta yaşlarda ve çocuğunu kaybettikten sonra kocasından boşanıp eski yaşamını neredeyse bütünüyle terk ederek ondan daha genç bir adamla yaşamaya başlamış bir kadın. Jean Marc ise Chantal'a aşık onunla birlikte yaşayan nazik ve düşünceli bir adam. Chantal'ın bir gün artık yaşlandığı için erkeklerin onu beğenmemesi üzerine duyduğu derin üzüntüyü dile getirmesi ile başlıyor her şey. Ancak günün birinde aldığı gizemli bir mektup Chantal'ı yeniden yaşama döndürürken bunu Jean Marc'tan gizlemesi. Ayrıca Jean Marc'ın ondan sakladıkları. Sırlar, şüpheler, sınan aşklar, sorgulanan kimlikler, hayaller, fanteziler ve süpriz bir son. Bu kadar olayın içine Kundera'nın kaleminin değmesi. Fazla söze gerek yok alın okuyun bence :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder