Oblomov hakkında yazmak benim için çok zor. Hakkında insanlar muhteşem olduğunu söylüyorlar genelde ve ben de hem katılıyorum hem katılmıyorum. Bir Rus klasiğini dil yönünden edebiyat yönünden ve en önemlisi derinlik yönünden eleştirmenin mümkün olduğunu sanmıyorum.
Ama kitabı asıl sevdiren şeyler bunlar değil karakterler ve olaylardır. En azından benim için böyle. Ayrıca ne yalan söyleyeyim kitabın daldan dala atlaması, bir onun bir bunun hayatına geçmesi, bir geçmişe dönmesi biraz rahatsız ediciydi. Oblomov sevilmesi zor bir karakter. Üstelik sevmemek de imkansız. Biraz çelişkili olduğunun farkındayım ama anlamak için okumak gerekiyor sanırım. Kitap çok uç karakterlerin, birbirinin antitezi olan insanların dost olarak hayatın farklı yerlerine savrulmasını konu ediniyor. Oblomov'a kızıyor hatta onun hallerinden tiksiniyorsunuz ama öyle bir an geliyor ki çok bilgece bir söz söylüyor ve aslında kendisinin bu kadar farkında olmasına üzülüyorsunuz. Üstelik bu kadar iyi ve saf bir ruha sahip olması insanı bir kızdırıyor bir sevindiriyor. Bende karışık duygular hissediyorum haliyle.
Hayatıma yeni bir sözcük de girdi bu kitap sayesinde. "Oblomovluk" Bir hastalığı ifade ediyor aslında benim için, bir hayattan kopuşu. Tabi bir süre sonra gerçekten de hayatınızı tüketiyor. Kitap boyunca düşündüm bu 'oblomovluk' bu kadar kötü bir şey mi diye. Gerçekten herkes bu hayata tutunmak zorunda mı diye. Ya da yiyip içip yatarak huzurlu yıllar geçirmek neden hayattan sayılmıyor diye. Hepimizin içinde biraz oblomovluk gizli. Çoğumuz yaşadığımız müddetçe bununla mücadele ediyoruz. Benim içinse çok daha zor geçiyor. Bu kitaptan sonra içimdeki Oblomov'un kazanmasına izin verdiğimi fark ettim. Ve benim gözümü açtı diyebilirim.
Kitabı benim için kıymetli yapan şeylerden biri de içindeki aşktı. Olga gerçekten takdire şayan bir kadın karakterdi ve böyle bir karakterin dahi (ve hepimizin) nasıl hataya düşebileceğini, kendimizi nasıl kandırdığımızı, hayallerimize nasıl aşık olduğumuzu göstermesiydi. Hepimizin zaman zaman düşündüğü gibi zıt kutuplar gerçekten birbirini çekiyor mu yoksa insan ömür boyu sürecek bir mutluluk için kendisi ile uyumlu olanı bilinçli olarak mı seçmeli sorusuna bir yanıt da veriyor roman.
Benim için okunması güçtü ve zaman aldı. Ancak aradığım derinliği ve edebi potansiyeli de verdi kesinlikle. İnsanın kendi içindeki Oblomov'u anlayabilmesi ve daha önemlisi onunla mücadele edebilmesi için gerekli bir roman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder